Son Dakika: Kritik Kongrede Dönüm Noktası
Kuzey Irak’ta 5-7 Mayıs 2025 tarihleri arasında gerçekleştirilen PKK’nın 12. Kongresi, örgüt tarihinde bir kırılma noktası olarak değerlendiriliyor. Alınan kararlar doğrultusunda PKK, yaklaşık 40 yıldır sürdürdüğü silahlı mücadeleye son vererek tamamen siyasi alanda faaliyet yürütmeye hazırlanıyor. Kongrede açıklanan dört temel karar, yalnızca örgüt içi dinamikleri değil, aynı zamanda Türkiye’nin uzun yıllardır mücadele ettiği terör sorununa dair politikaları da doğrudan etkileme potansiyeli taşıyor.
Silahlı Faaliyetlere Nokta Konuldu
Kongrede alınan kararlardan en çarpıcısı, PKK’nın silahlı eylemlerine son vereceğini ve tüm askeri faaliyetlerini durduracağını ilan etmesi oldu. Örgütün aldığı karar doğrultusunda Türkiye, Irak, İran ve Suriye topraklarında hiçbir silahlı eylem gerçekleştirilmeyecek. Bu adım, örgütün kurulduğu günden bu yana ilk kez açık bir şekilde silahlı mücadeleden vazgeçtiğini ifade etmesi bakımından büyük önem taşıyor.
Alınan diğer kararlara göre örgüt tamamen feshedilecek, ismi ve yapısı ortadan kalkacak ve siyasi mücadeleye zemin hazırlayan yeni bir yapılanma gündeme gelebilecek. Bu bağlamda, örgüt yöneticilerinden oluşan Başkanlık Konseyi’nin fesih sürecinin takibini yapacağı ve silah bırakma konusunda uluslararası aktörlerle iş birliğine açık bir tavır sergileyeceği belirtildi.
Öcalan’ın Mesajı Etkili Oldu
- Kongre kararlarının zeminini oluşturan etkenlerden biri de PKK lideri Abdullah Öcalan’ın geçtiğimiz Şubat ayında yaptığı çağrı oldu. Öcalan, 2025 başlarında kamuoyuna yansıyan mektubunda, PKK’nın artık silahlı yöntemlerden vazgeçmesi gerektiğini ve siyasi çözüm yollarının benimsenmesinin zamanının geldiğini vurgulamıştı. Bu çağrının ardından örgüt içinde tartışmalar başlamış ve kongrede sonuç alınacak bir sürece evrilmişti.
Öcalan’ın çağrısı, örgüt içerisinde hem destek bulmuş hem de bazı çevrelerde direnişle karşılanmıştı. Ancak 12. Kongre’de alınan net ve somut kararlar, bu görüş ayrılıklarının büyük ölçüde aşıldığına ve merkezileşmiş bir kararlılığın ortaya konduğuna işaret ediyor.
Siyasi ve Hukuki Açıdan Yeni Bir Dönem Başlıyor
PKK’nın fesih kararı ve silahlı mücadeleyi bırakması, Türkiye’nin terörle mücadele politikalarında da önemli değişiklikleri beraberinde getirebilir. Hükümet kanadından yapılan ilk açıklamalarda, bu kararın olumlu bir adım olarak değerlendirildiği ancak asıl meselenin kararların sahada uygulanması olduğu vurgulandı. Özellikle güvenlik bürokrasisi, silahların gerçek anlamda bırakılıp bırakılmadığını tespit etmek için yakından takipte olacak.
Aynı zamanda bu süreç, Türkiye’de çözüm süreci benzeri yeni bir politik süreci başlatma potansiyeli taşıyor. Ancak bu defa kamuoyunda geçmiş deneyimlerden alınan derslerin ışığında daha şeffaf ve denetlenebilir bir yol haritasının izlenmesi gerektiği belirtiliyor.
Uluslararası Tepkiler: Sürece Destek Artıyor
PKK’nın aldığı kararlar, yalnızca Türkiye iç kamuoyunda değil, uluslararası alanda da yankı uyandırdı. Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler nezdinden yapılan ilk açıklamalarda, silahların bırakılmasının barış ve istikrar açısından memnuniyet verici olduğu ifade edildi. ABD Dışişleri Bakanlığı da süreci desteklediklerini ve bölgedeki demokratik çözüm çabalarına katkı sunmaya hazır olduklarını açıkladı.
Bununla birlikte, uluslararası çevrelerde dikkat çeken bir diğer husus ise örgüt üyelerinin sivil hayata entegrasyonu ve Türkiye’nin bu konuda nasıl bir politika izleyeceği. Özellikle teslim olan veya silah bırakan militanlara yönelik izlenecek hukuki sürecin, yeni dönemin en kritik başlıklarından biri olacağı belirtiliyor.
Sahadaki Durum: Farklı Fraksiyonlar Ne Diyecek?
Her ne kadar PKK’nın merkezi yapısı bu kararları almış olsa da, örgütün farklı coğrafyalarda faaliyet gösteren alt gruplarının bu kararlara nasıl yanıt vereceği henüz net değil. Özellikle Suriye’de faaliyet gösteren YPG ve İran’daki PJAK gibi yapılanmaların da benzer bir çizgiye gelip gelmeyeceği, önümüzdeki süreçte belirleyici olacak.
Uzmanlara göre, örgüt içerisindeki tüm grupların aynı hizaya gelmemesi durumunda kararların pratikte karşılık bulması zorlaşabilir. Bu nedenle hem örgüt içi ikna sürecinin hem de uluslararası baskının devreye girmesi muhtemel görülüyor.
Geleceğe Dair Umutlar ve Endişeler
Türkiye’nin yaklaşık 40 yıldır mücadele ettiği ve on binlerce insanın hayatını kaybettiği terör sorununun çözümü açısından tarihi bir virajdan geçiliyor. Bu süreç, doğru yönetildiği takdirde hem toplumsal barışın hem de bölgesel istikrarın önünü açabilir. Ancak geçmişte yaşanan hayal kırıklıkları nedeniyle kamuoyunun büyük kısmı temkinli. Bu temkin, alınan kararların zamana yayılarak sabırla takip edilmesini de beraberinde getiriyor.